1 Eylül 2008 Pazartesi

BİLİNİZ, DERS ALINIZ, UZAK DURUNUZ 28 ağustos 2007

Kendi kendime ettigim binbir turlu itiraza ragmen bugun size bir animi anlatmak istiyorum. İtiraz ettim, ettim, ama sorun bakalim neden ettim. Cunku ani deyince aklima kimsenin umrunda olmayan askerlik veya iste cocukluk anilari geliyor. Ve sahsen kimsenin benim icinde olmadigim bir anisini dinlemek icin olup bitmem. Ama siz hem olecek hem biteceksiniz. Simdi yerinizde yayilin, cay felan alin ve baslayin okumaya.

Yil 1992 (ohoooo nasil basladin sen de kardesim, altin kiz misin mubarek). Neyse neyse yili geciyorum, cok tepki aldi. Ben cocukken birgun (hangi yasta, 3 mu 5 mi?). Ay tamam vallahi de mudahele etmiyorum artik, yaziyorum gidiyor. Neyse, biz Botas'tan 87 yilinda ayrilip İstanbula tasindiktan sonra 92 yilinda yaz tatiline hadi gidelim memlekete dedik. Orada oturmustuk oturmasina, ama hic tatil yapmamistik, enteresan bir deneyim olacakti... Neyse, bizden baska Sedalar da vardi o yil Botas'ta. Ve ben zil takip oynuyordum birlikte tatil yaptigimiz icin.

Botas'in bir bilindik plaji vardir, bir de kimsenin gitmedigi daha ufak bir kiyisi. Biz kizlarla her Allahin gunu sabahtan plaja iniyor, oradaki arkadaslarla oglen sonrasina kadar guneste pisiyor, sonra evlere dagilip sozum ona dinleniyorduk. Bu cumleyi niye yazdim ki, tatil dedigin sey bu iste, di mi? Hani gece plaja gidip aksam 7de kahvalti yapan var mi aranizda? Neyse, iste bu yayvan gunlerden birinde bir ogleden sonra banyomuzu yaptik, yemegimizi yedik, gazete neyin okuduk; ama yok, zaman bir turlu gecmiyor. Ne yapsak ne yapsak diye salak salak bakinirken kendimizi Botas'in yokus yollarini arsinlarken bulduk. Botas harbiden de gizli koselerle dolu cok hos bir yerdir, buna ragmen istesen de kaybolamazsin. Kardesim sunnetci amcadan kacarken cok aradi kuytu bir yer ama yok, aninda bittiler yaninda. Neyse biz yururken yururken bir de baktik ki "kimsenin gitmedigi daha ufak bir kiyi"ya varmisiz. Oraya varmak icin oraya gitmeyi istemek lazim, oyle de sapa bir yerde. Ama olsun, biz kendimizi ayaklarimiza birakmistik, ayaklarimiz da kendilerini bize. Bu karisiklikta da yolumuz bu kiyiya dustu (aaa simdi buldum, buraya Hollanda plaji deniyordu... ayy yoksa denmiyor muydu, neyse dense de gittik denmese de neticede). Biz uc salak, anaaa nasil geldik buraya ya biz, diye dusuneduralim, bir de baktik denizin aciklarindan bir balikci kayigi geciyor. Simdi soyle izah edeyim size: gittigimiz yer bit kadar kucuk, uzun bir yokusun ardindaki ufak bir duzluk yani, arka tarafi portakal agaclari ile kapli, onunde de kayaliklar var. ve yilan milan her hangi bisey gordugunuzde kaciyim kurtulayim demek bile 5 dakika aliyor, birakin kosa kosa medeniyete varmayi. Biz orada ne aradigimizi sorgularken bu balikci kayigini gormeyelim mi? Hic zaman kaybetmeden panik olmayalim mi? O salak halimizin ustune o panik iyi gelmesin mi? Bu sorulardan herkese gina gelmesin mi? Biz kayigi gorur gormez hemen bos kafalarimizi calistirdik: simdi bu balikci amcalar bizi gorurse (gorsunler anacim), soonacima, hani burasi da issiz ya (e gunaydin be yavrum), hani biraz korkunc oluyor dusununce biliyon mu (a sen dusunur muydun?)? E peki ne yapacagiz simdi?

Soyle oldu sonunda: Seda topal taklidi yapti, gayet basariyla. Eda da ona benzer bir bedensel engelli taklidinde en az ablasi kadar iyiydi. Ya ben? Ben ne yaptim dersiniz? Taa uzaklardaki balikcilarin bizden medet ummamasi icin hangi dahiyane yonteme basvurdum bilin bakalim?

Kor taklidi yaptim tabi ki... Kollarimi one uzatarak hem de. Onumu goremiyormusum gibi... Yanimdaki sakatlarla o issiz yere nasil geldigimi bilemiyormusum gibi... Degnegimi evde unuttugum icin icimden bin ton kufur ediyormusum gibi... Kor taklidi yaptim.

Gayet basariyla tabi.

Seda, Eda oraya bir iskele yapmislar simdi yaaa...

Hiç yorum yok: