1 Eylül 2008 Pazartesi

KARAMÜRSEL SEPETLERİ 4 mayıs 2007

Selam Milleeet

Biraz once, yani tami tamina 2 dakika once filan Sevgul'un yazdigi blogu dusunup cocuk yetistirmenin ne menem bir sey olduguyla ilgili ufak da olsa bir seyler yazmak istedim. Olandan olmayanlara hizmet babinda... Benim bir gunum - olaysiz, gayet siradan ve sakin - iste boyle geciyor demek icin.

Benim bebeler henuz krese gidiyorlar, yani ufaklar. Bu acidan isim biraz daha kolay, tabi bu da gayet goreceli. Sabah 7:45'te saatin sesine uyaniyorum ve gozlerim yari kapali cocuklarin odasina gidiyorum. Burasi cok onemli, cunku onlari operek veya sabahin o vakti sen bir sesle uyandirmazsam baya huysuz olabiliyorlar. Hadi diyelim ki neseli mutlu actilar gozlerini gune, o kadar da korkutmanin manasi yok kimseyi. Onlar kendilerine gelirken meyve sularini sikiyorum veya sut veriyorum. Bazen de evdeki eksikleri tamamlayamadigim icin verecek bir seyim olmuyor 5 dakika dusunuyorum ellerine ne tikistirsam diye, tabi caktirmadan cunku benimkiler yoktan filan pek anlamiyorlar. Hemen suclamalar, azarlamalar basliyor -neden almiyorsun sanki eve portakal, anne sut de mi yok?- Yok anacim yok, ben daha gelemedim o safhalara. Neyse, sonra televizyon acma-acmama mucadelesi basliyor. O saatte tv izlemelerini istemiyorum, fakat her seferinde tatli dille, tehditle bir sekilde az da olsa aciliyor o tv. Odalarina gidip kiyafet seciyorum, bu kez once kimi gidireceksinden tutun da, ben onu giymek istemiyoruma kadar bin turlu kapris alip basini gidiyor. Hadi onu da guzel guzle hallettik diyelim, bir sonraki adim olan Caglanin nerdeyse beline gelen saclarina sekil verme olayi beni her sabah kasiyor. Cunku ya begenmiyor -hakli cocuk valla, ben kendi sacimi da hic guzel yapamazdim-, ya da tokasiz birakmak istiyor. Bu arada ben de uzerime buldugum ilk seyi gecirip yuzumu guc bela yikayarak kremlerimi suruyorum yuzum icin olan. Karnim nasi ac nasi ac, ama yok onu doyurmaya vakit olmuyor tabi ki de. En sonunda ayakkabi secimi, oyunla giydirilmesi -sinir geldi geliyor bu arada-, palto mu hirka mi -su baharlari bi bu yuzden sevmiyorum-, arabada annenin arkasina kim oturacak, anne bak kirmizi araba, anneee bugun trafik var, annneee biliyor musun kreste Doga cok guzel ev resmi ciziyor, anne bizim sinifta da Deniz cok yaramazlik yapiyor, annee Sinan ayakkabilarini cikardi, anne Cagla -tam olarak Cagya diyor:))- ortaya gecti, annneeee. Ay yeteeer, daha uyanali yarim saat olmadi ne annesi lan, susun da etrafi izleyin, bi kendime geleyim di mi ama...

Krese birakirken ogretmenleri beni yakaladilar mi mutlaka bir sey istiyorlar, sanirim gayet sorumsuz bir anne portresi ciziyorum - annesi Sinan'in saclarini ve tirnaklarini kesseniz artik, annesi Cagla'nin yedek kiyafeti kalmamis getirirsiniz yarin, annesii pek solgun gorunuyorsunuz, hasta misiniz?. Hee hastayim evet, siz neden degilsiniz, tum gun bin tane cocukla muhatapsiniz, siz nasil boyle dinc gorunuyorsunuz soyleyin cabuuk!

Kres suresi boyunca bir nebze daha rahat oluyorum. Fakat bu kez de aksam yemegi, cocuklarin oyuncaklarini toparlama - nadiren kendileri topluyor cunku- evi onlara temiz ve duzenli bir halde gosterme telasi, alisveriste sut ve portakal almayi unutmama, neredeyse her gun calisan camasir makinesini doldurup bosaltma, vsvsvsvsvs...

Aksam uzeri aliyorum yepyeni kaprisler ve huysuzluklarla donanmis bebelerimi, gitmek istediginiz bir yer var mi diye de soruyorum her seferinde akillanmadan. Mesela dun bu sorunun iki cevabi vardi ve bire indirebilmek icin aglama raddesine geldim inanin. Sonunda Tunali'yi bugune erteleyerek Meclis parkina gittik. Park bize cok yakin ama arabayi eve park edip, bagajdaki bisikletileri cikarma, engebeli yol boyunca iki buklum olup cocuklarin surmesine yardimci olma, orada iki yayilirim onlar oynarken diye yanima aldigim kitabi cantadan cikarmadan surekli peslerinden tum parki dolanma, toprakta gordukleri bilimum karinca, orumcek, bocek turevi canlilari istek uzerine birlikte inceleme, ona yapma, buna etme, dur beni bekle, hayir o yoldan degil, kakan mi geldi iyi hadi gidelim, kizim hadi gel kardesin altina yapacak, hayir kestirme gitmemiz lazim, ay yolda durun araba araba!, tamam acele ediyoruz Sinancim, hah geldik nihayet, durun anahtari bulsam bir, ne altina mi yaptin...Derken henuz hava kararmadan bende pil mil kalmiyor. Bazen o kadar cok konusuyorum ki ben bile bunaliyorum. Bazen bana anne denmesini yasakliyorum - ozlem hanim diyorlar onlar da-. Kimi zaman da yeter ya ben de insanim sadece anne degilim diye cikisiyorum - biz de sadece cocuk degiliz biz de insaniz diyorlar, inanmazsiniz- .

Aksami ve gerisini anlatmayacagim, bu kadari yeter bence. Cocuk dedigin apayri bir sey, emin olmadan, istemeden hiiic cekilecek dert degil dogrusu. Dogunca en cok onlar seviliyor, tum dunya onun etrafinda donuyor, insan gozunden sakiniyor ama dogurmayinca da cok bir sey kacmiyor.

O yuzden istemeyen almiyim mersi desin, isteyenin kucaklari dolsun diyorum.

Bu arada bugun Sinanin sinifindan bir kiz ayakkabi giyilen bolumde beni gorunce annesine "Sinan'in annesi ne guzelmis" dedi de dunyalar benim oldu. Bir cocugun seni begenmesi ne zor ve ne hos bir sey.

Hiç yorum yok: