11 Eylül 2008 Perşembe

KUPÜR KUPÜR MUTLULUK 4 ocak 2008

Geçen gün Vatan gazetesi büyük bir hizmette bulunup "2008'de mutluluğun 8 kuralı" diye bir haber yayınladı. Hoş, arka sayfada küçücük bir haberdi, ve bu yüzden millete ettikleri iyiliğin pek de farkında değiller dedirtti bana ama olsun, alacak olan alır, olacak olan da olur, hele ki mutlu olmanın sırlarını bir gazete köşesinde arayanlar gazete kupürünü yastığının altına çoktaan koymuştur...

Neden 8 kural, bu kurallar her yılla birlikte artacak mı, 50 yıl sonra kural bulmakta amma zorlanacaklar diye diye okudum haberi. Ve yemedim içmedim kendi hayatıma uyguladım, sanki öutlu olup olmadığımı anlayamayacak denli bilinçsiz biriymişim gibi:

1. Kendinizi çıkmazda hissettiğinizde 10 dakikayı kendinize ayırın. Sahip olduklarınıza şükredin. Bendeniz 24 saatimin yaklaşık 20 saatini zaten kendime ayırmış bulunuyorum. Bu durumda mutluluktan bayılmış ve etrafımdakileri bezdirmiş olmalıyım. Tüm sinirli hallerim, aceleci tavırlarım, yorgunluğum bundan: fazlasıyla mutluyum:) Hem gece yatarken de, sabah kalkarken de, tuvaletteyken veya tepeleme bulaşığı yıkarken de şükretmekten imanım gevredi. Demek ki fazlası zararmış.

2. Basit yaşayın. Günde en az 1 saat cebinizi kapatın. Cebimi kapamama genelde gerek olmuyor çünkü zaten gün içinde en fazla 3 dakika kullanıyorum aleti. O 3 dakika için de henüz nereden kapandığını bile bilmediğim yeni telefonumla harbe girmeye gerek görmüyorum, hayır mutluluğum bozulur o bakımdan. Hem benim kadar basit yaşayanına da zor rastlanır şu dönemde. Yemekti, düzendi, kişisel bakımdı, hiç birini doğru düzgün yapmayacak denli bir basitlik içindeyim. Bırakın gündüz orayı burayı gezmeyi, evden dışarı adım atmak bile zul geliyor, hani maazallah sahip olduğum mutluluk attığım adımlardan ezilir filan...

3. Çok alışveriş yapmayın. Kendinize "buna gerçekten ihtiyacım var mı" diye sorun. Aha, işte benim farkına varmadan kendime yaptığım bir iyilik daha. Alışverişe olan gıcıklığım öyle bir raddeye vardı ki "buna gerçekten ihtiyacım yok mu? belki de almam lazım" diye kendimi motive aşamasına gelmiş bulunmaktayım. Misal, 2 yıldır siyah bir hırkaya ihtiyacım var, ama el gitmiyor işte cebe. Mutluyum mutluuuu!

4. Spor yapın. Dışarı yürüyüşe çıkın. Terleyin. Ne spor yaparım ne yürüyüş, amma her Türk annesi ve ev kadını gibi sabahtan akşama beni terletecek bin tane görevle meşgulüm. Yani hani basit yaşamayı önerip de terleyin diyen zihniyete de buradan selam iletmek isterim.

5. Bulmaca çözün. Bir hobi bulun ya da yeni bir dil öğrenin. Ya bu haber beni feyz alarak hazırlanmış sanki. Bulmaca, tuvaletlerimizin en baş köşesinde yerini almakta, hobi fazlalığından böö gelmekte ve yeni dile ne hacet, öyle bir dil öğrenmişim ki 10 senedir çalış çalış bitmemekte. Ayh, bu kurallar bana bir beden ufak geliyoooor.

6. Kendinize gerçekçi hedefler koyun. gelecek ay 4 kilo vereceğim. Fransızca öğreneceğim gibi. Gazetenin verdiği örnekler başkalarına kalsın, ben gayet de gerçekçi hedeflerle boğuşuyorum: az para harcayıp ayın sonunu getireceğim, kreşten istenen faaliyetleri unutmayacağım, pörtlemiş çorapları yamalayacağım, ütümü zamanında yapacağım, tırnaklarımı haftaya keseceğim gibi...

7. Ya evinizi işinizin yakınına taşıyı ya da evinizin yakınında bir iş bulun. İşte en çok bunu sevdim. Yani yani bu konuda benden mutlusu olamaz: evim işyerim, işyerim evim. canım işyerim, evim hayatım. oohhh, pek mutluyum, ben çeviri yaparken çocuklar bas bas bağırsa da, sürekli telefonla, zille ve çocuk sorusuyla işim bölünse de, mutfaktan gelen yanık kokusu, salondan gelen televizyon sesi, halıda yürürken ayağıma gelen kırıntılar kafayı yedirtse de, işim evimin içinde, çok mutluyum çooook...

8. Bayramlarda ya da özel günlerde ailenizi ve arkadaşlarınızı arayın. Biz ailecek, deliye hergün bayram lafını destur alıp sadece özel gün bayram filan değil, her boş vakitte, hatta hiç dert değil, yoğunluktan imanımızın gevrediği zamanlarda bile aile büyüklerimizle görüşüyoruz zaten. Yani kardeşim burasi Türkiye, hem de göbeği Ankara. ne sanıyordunuz, burada herkesler aile büyükleri ile istese de istemese de muhatap oluyor zaten, üstüne bayramlarda el ensede ense omuzda vıcık vıcık mutluluğu yaşadığı yanına kar kalıyor.

Yani arkadaşlar, haberi okuduğumdan beri yatıyorum kalkıyorum mutluyum mutlu diye şarkılar söylüyorum. Gazeteye kalsa fazla mutluluktan zehirlenmiş olmam lazım şimdiye. Sadece bunu idrak etmekte biraz zorlanıyorum.

Hiç yorum yok: