25 Ağustos 2008 Pazartesi

HER GÜN PİRZOLA YİYEN KADIN 5 ağustos 2006

Nevi sahsina munhasir deyimini ilk olarak Kaya'dan duymustum. Bilmem ki kim icin soylemisti..Ama cok ilgimi cekmisti, bir daha bir daha duymak ve deyimi icime sindirmek istemistim. Cok sonra, deyimin ayaklar altina dususune tanik olduktan ve dusen parcalari itinayla temizleyen elektrik supurgeme ozenip her bir kelimesini icimde bin parcaya ayirdiktan sonra cevremde "degisik" insanlari boyle tanimlamayi becerebildim.

Iste Yildiz teyzem, bu sahislar arasinda en nevi ve de munhasir olandir diyebilirim. Onu 64 yilda tam olarak tanimlayabildigini soyleyen cikmaz. Sadece bir kac kelime yardima kosabilir; o misafirperverdir, o komiktir, o iflah olmaz bir yemek duskunudur ve o cok eminim baska bir gezegenden gelmistir, sirf evlerimizi, dolaplarimizi, sofralarimizi yani tum yasamimizi hizaya getirmek ugruna...

Yildiz teyzem ile ilgili ilk aklima gelen ani (ilki degil ama tabi!), 15 yil once Karsiyaka sahil gezmelerimizin birinde karsimiza talihsiz bir sekilde cikan cocuk parki ile ilgili. Talihsiz cunku 14 yasinda evlendirilmis 100 kiloluk bir kadin yillar yillar sonra cocuklugunu hatirlayip o daracik kaydiraktan kaymaya kalkisir. Sonra birlikte gezdigi kiz kardeslerinin saskin ve buyumuz gozlerine aldirmaksizin ucte birine sigdigi salicakla yildizlara erismeye calisir gule oynaya. "Susun kahpeler, siz beni anlamazsiniz. Hic biriniz evlendiginizde cocuk degildiniz" der kahkahalar atarak.

Karsiyakadaki evi ile cok anlamli ve ozel bir ask yasar. Her sabah eviyle sohbet eder. Hayir evinde canli bitki filan yok ama her gittigimde canli sanip elledigim (niye elliyorsam) bin tane yapma cicegi/kaktusu/sabundan meyvesi vardir. Onlarla konusur iste teyzem, 2 sene once vakitsiz kaybettigi "kadife" kocasiyla konusur gibi. Teyzemin cok cektigi ama bir o kadar da sevdigi sert karakterli kocasina "kadifem" diye hitap etmesi de ayri bir konudur.

Yillar once bir arkadasimla bir aksam onda kalmistik. Ay teyzemi hic mi tanimiyor musum ben ya... Bize kendi elleri ile yemekler yedirdikten, yatagimizi jilet gibi hazirladiktan sonra bir turlu yatmama izin vermemisti. Cunku yatagin ucuna horoz seklinde bir gece lambasi koymak istiyordu, bense isikta uyuyamadigimi soyleyip reddediyordum. O odadan cikinca usulcacik lambayi kapatiyordum, o da disaridan bakinca isik goremeyince hemen kapiyi tiklatip iceri giriyor ve isigi tekrar yakiyordu. Bu boyle 5 kez filan tekrarlayinca horozlardan korktugum fikrine kapilmis olacak, elinde bu kez epey kucuk bir gece lambasi ile geldi, horozu basini oksayarak aldi cikardi (kalbini mi kirdim ki horozun acaba, bak simdi aklima dustu), yerine ufak lambayi takti. O aksam aslinda pekala isikla uyuyabilecegimi ogrendim, teyzemin bana cok buyuk bir katkisidir bu...

Onunla teoride hic bir konuda anlasamadigimiz bir gercek. Cunku o cocuklarin kendi oyuncaklariyla degil de neden mutfak esyalari ile oynadigina, yemekten hemen sonra ve hatta yemek sirasinda neden bulasiklarin yikanmadigina, "seker"e neden ocu gibi bakildigi gibi benim hayatimin temelleri deyip asla degistirmeyi dusunmedigim seylere bir turlu anlam veremez. O bilmem kac yilini ozenle hazirlanmis yemeklerle, gunde 60 bebek bezi yikayarak (bilirsiniz, o zamanlar-hazir-bez-yoktuuu!), nevresim utuleyerek gecirmistir. Benim tek tencereli, camasir makineli ve kirisik cenneti yasam tarzimdan hic mi hic haz etmez. ma pratikte, ah iste pratikte onunla guldugum kadar kimseyle gulmem. O hayatinin acilarini, mutsuzluk ve yorgunluklarini hep kahkaha ile gidermeye calisir. Tek derdi, kendi icten gulusunu cevresindeki butun canli cansiz varliklara bulastirmaktir.

Onun icindir ki onun hep gokyuzunde dolanirken yanlislikla yeryuzune dusmus, yalniz bir yildiz oldugunu dusunmusumdur.

Hiç yorum yok: