26 Ağustos 2008 Salı

MARTTA KEDİLER 16 mart 2007

Japon kedilerinin kuyruklari kisadir.

Yukarida resmini gordugunuz Pashanin da kugrugu kisaydi. Sanki biri gece gelmis de kedi uyurken makasla kesmis gibi gorunudu kuyrugu. Ama yine de guzeldi. Tipki Japon olan bir cok sey gibi...

Dalgaci davut İbo arkadasimla Narita havaalanina ayak bastigimizda yaklasik 18 saat icinde birbirimizi yedigimiz ucaktan yeni inmistik. Sadece bizi, sirada bekleyen binlerce insani degil ama sadece ikimizi ozenle secip havalani polis merkezine goturmuslerdi. Sormayin sebebini, bilseydim oyle mal mal bakmazdim polislerin yuzune. İbo cok sinirlenmisti de ben aa su Kanji naisl okunuyordu yaa gibi cok gerekli bilgileri tazeleyerek etrafimi izlemistim. Oradan ciktigimizda hala o Kanjinin okunusunu bulamamistim ama olsun, karnimiz acti ve ilk kez gorecegimiz bir Japon arkadas bizi restorana goturecekti. İste benim Japonyadaki ilk gunum boyle baslamisti.

...... Tam 37 gun sonra.....

NArita havaalani hic degismemis, hala kalabalik, hala karisik ve ben hala Kanji okunuslarina takilmisim. BU kez mecburum cunku yanimda Ibo yok, iki koca bavulum ve iki kucuk el cantam var ve nereden siraya girecegimi o bir turlu okuyamadigim Kanjiler gosterecek. Bir sekilde yeri buluyorum, zar zor siraya giriyorum ve onumdeki 50 kisiyi ayagim zonklaya zonklaya -ayakkabim cok dar-, tek gozumle -bir gozume kan oturmustu- bekliyorum. Sira nihayet bana gelince gorevli dur diyor. Dur sen gidemezsin. Haydaaa, bu ulkeye girmek de buradan cikmak da ne kadar zor benim icin... Neden gidemez misim efendi? Havaalani vergisini odememissin, ayrica bana efendi deme. Ama..ama ben bilet parasiyla onu da odemistim bayim. Hayir odememissin, bak burada yaziyor, hem lutfen bana bayim da demeyiver. Sen bak ona, orasi bin tane Kanji dolu kolay mi okumak... Her neyse, ode bakiim 15 dolari. Dur bakiim ne kadar cikacak, aa sadece 5 dolarim var, olur mu? Tabi ki olmaz dalga mi geciyorsun, yok mu yen men? Hayir Turk Lirasi var olmaz mi? Hahahaha... Neyse neyse, simdi ben senin yerine vereyim ama Istanbula inince mutlaka havayollarina git ve 10 dolari ode e mi? Hehe, tamam abicim amcacim beyfendi sensei...

Ucaga biniyorum nihayetinde. Ucakta yemek icecek hak getire, hostesler mi unuttu derken bir iki saat sonra Kuala Lumpura iniyoruz. Elimde olsa indirmeyecegim ucagi, lan karnim ac benim, Kuala Lumpur havaalaninda 6 saat bekleyecegiz, ben olurum valla. Ama yok, aksak ayagimla birlikte iniyoruz dev havaalanina. Aman ne guzel bir yer burasi, kendi icinde rayli sistemi var, oradadan oraya gezip duruyorsun karin gurultusu ile. O zamanlar kredi karti da hak getire -tabi ben 50li yillarda gittim ya-, bir sure o raydan obur raya atlayip durduktan sonra artik cevredekilerin karin bolgemden gelen seslerden rahatsiz olacagini dusundugumden Japonyadan aldigim ve sirt cantama attigim degisik boyutlardaki konservelerden birini acayim dedim. Aslinda hic acasim da yoktu hani, ben onlari buradaki arkadaslarima tattiracaktim... Neyse birini actim ve bir guzel yedim, tabi guzellik goreceli bir kavram. Catal kasik yoklugundan konserve icindekini ellerimle yemem sadece bana guzel gelmis olabilir ama yedikten sonra tuvalette elimi agzimi yikadim valla. Hatta su bile ictim, temizlik yapan kadinlarin aman oradan icme kirli buranin sulari demelerine aldirmadan. Onlar yedigim seyi duysalardi sularina laf ederler miydi acaba... Bos konserve kutusunu atmadan once bir bakayim yedigim su lezzeli sey de neymis dedim. Keske demeseydim, cunku yeme konusundaki iflah olmaz ilgime ve acikgoruslulugume ragmen size su tavsiyede bulunabilirim, gunun birinde ac bilac havaalanlarinda kalirsiniz, elinizde de sadece bir konserve vardir, aman ha acmadan once bakin bakalim icindeki at eti olmasin. Yani lezzetli miydi hem de nasil, doyurdu mu eh soyle boyle ama bana kurbaga bacagi yedin deselerdi bu kadar sasirmazdim. At eti yaa, digidik digidik ahh bacagimi yediler...

Kuala Lumpurdan sonra durdugumuz yerde de, ve hatta Ataturk havaalaninda da bir suru ilginc sey yasadim. Oyle ki ucaktan inince yeri opmeme az kalmisti. Ama bu kadar iste.

Japonyadaki ilk gunum ve son gunum arasinda da bir suru abuk sabuk, eglenceli, sinir bozucu, ilginc sey geldi basima. Ama bunlari bos verin unuttum gitti, sadece yediklerim aklimda, bir de 100 yen dukkanlari, Tokyonun hayret verici mimarisi, okudugum ve okuyamadigim Kanjiler, kiraz cicekleri -harbi guzellerdi-, temiz sokaklar, vs vs...

Ama en cok yagmur sonrasi toprak kokusu... Bu koku beni 7 yildir birakmiyor... Her yil mart ayinda yagmur yagmaya gorsun, saskin ben ve benden saskin Japonlar el salliyorlar bana dogudan bir yerlerden.

Kisa kuyurk Pasha ne yapar acaba?..

Hiç yorum yok: