26 Ağustos 2008 Salı

YAĞSIZ KEK MİYDİN NEYDİ 7 şubat 2007

Yazmayali asir oldu herhalde. Zaten 1 haftadir İstanbuldayim ama oncesinde de pek yazasim yotku acikcasi. Simdi hazir babam laptopu getirmisken, cocuklar uyumusken ve de en onemlisi yazma hissim geri gelmisken iste geldim buradayim diyorum.

Annem bagiriyor arkamdan; tipki babasiii diye. Cunku mutfaktan bir kek asirdim ve kekin uzerini kapatmayi unuttugum gibi tabak da almadim. Ne guzel, tek hatam bu olsa da hep bu sekilde tatli sert azarlar isitsem. Babam da tvde seyredecegi mac baslayacak, yine de bana, ohh geldin gideceksin bir oturup konusmadik, yok bilgisayar yok cocuklar iyi valla iyi ki kizimiz var, dedi. Bu evde sevgi bu sekilde gosteriliyor ve bu benim hosuma gidiyor. Yine iyi, bazilari severken dovuyormus ne diyorsunuz...

İstanbula gelis gidisler zamanla cok degisti. Universitedeyken zaten ya haftasonu icin gelirdim ya da uzun ve de uzun yaz tatilleri icin. Buradaki lise arkadaslarimla henuz irtibat koparma olayinda degildik ve her gelisimde gorusurduk Kadikoyde filan. Sonra okul bitti ve calismaya basladim, gelis araligim uzadi haliyle, hem zaten lise arkadasi falan filan bir daha nah gorusuruz deyip ayrilmistik. Ama yine de İbo vardi, Semra vardi, Betul vardi onlarla gorusuyordum. Sonra evlendim ve cok az bir sure -tam olarak 3 ay filan- İstanbul benim icin koca ile elele gezilecek, aksam icilecek dagitilacak hos bir turist sehri oldu. Ne zaman ki cocuklar oldu ve onlarsiz disari 3 adim atamaz oldum, o zaman burasi benim icin bir nekahat yerine dondu. Evet nekahat cunku disari nadiren cikiyoruz ve evde onlar annemle takilirken ben de aslinda yapmak icin can attigim, mesela ceviri veya iste eskiden orgu morgu ne varsa, astigim zaman kendimi kotu hissettigim isleri asabilecegim bir yer haline geldi burasi. İstanbulda tatildeyiz, sorumluluk sifiralti...

Bir de buranin en cok Ankaraya donusunu seviyorum cunku ne zaman Istanbula gelsem evimle ilgili hayaller kuruyorum, himm su cicegi suraya koyarim, aa bak yuklukteki ortuyu cikarayim da firinin ustune orteyim, ben bunu daha once nasil dusunemedim diye. Bunu Ebruya su sekilde aciklamistim; İstanbul hayatima disaridan bakma firsati veriyor bana. Baska bir yer degil ama anacim, sadece burasi.

Roacuttane kullanmaya basladigimdan beri ilk kez yuzum kirmizi olmaya basladi. Yuzum soyuluyor zaten 2 haftadir filan, dun de yagsiz bir krem almak icin -cunku doktor oyle dedi- Mıgrosa gittim. Ust rafta Notrojen pahali pahali siritiyordu yuzume. Ben de hadi len deyip asagi raftan acayip marka bir sey aldim, ikisi de yagsiz ne olacak diye. Evde bir kac kez surdum ama acayip yakti yuzumu krem. Doktorum o markayi omru hayatinda hic duymamis, ama ucuzdu tabi duymazsin diyemedim. Acayip umutsuz bir halde Mıgrosa gittim, hani geri alacaklarina dair hic bir umudum yok ama bir sansimi deneyip biraz bastiririm filan ayaklariyla. Zaten cocuklara da ben kavga etmeye gidiyorum diyerek ciktim evden. Mıgros nedeni bile sormadan iade aldi kremi. Ay bir sevindim, alnini bulsaydim opecektim magazanin. Donuste Sinan, anne kavga edip geldin mi dedi. Ne kavgasi, neyden bahsediyorsun dedim en bariscil halimle...

Yarin yola cikiyoruz, bekle bizi Ankaraaaaa....

Bu arada, Sevgulun yazdigi yurtdisinda yasam yazilarini destekliyorum, cok cok hosuma gidiyor. Yazarinin akici dili haricinde oradaki gunluk yasamin sirlarini ogrenmek de insanin icini aciyor.

Hiç yorum yok: